1. ve 2. nesil kahveciliğin ardından son dönemde revaçta bulunan 3. nesil kahvecilik ve diğer tüm kahve nesilleri, dönemin imkanları ve kahveseverlerin beklentilerine göre şekillenmiş ve gelişmiştir. Günümüzde, özellikle Türkiye’de 1. ve 2. nesil kahvecilik daha yüksek kitleye ulaşsa bile 3. nesil kahvecilik hızla büyümekte, bir kartopu misali kitlesini büyüterek zirveye doğru adım adım ilerlemektedir.
Henüz hiçbir kahve nesli hakkında yeterli bilgiye sahip olmayan biri için, her birini detaylıca öğrenmek ve iyi-kötü tüm yönlerini görerek kendisine uygun olanını seçmek en mantıklısı olacaktır.
1. NESİL KAHVECİLİK NEDİR
Birinci nesil kahve akımını yapı itibariyle fast food restoran zincirlerine benzetebiliriz. Bunun sebebi 1. nesil kahvecilikte tüketimin ve hazır ürünlerin ön plana çıkmasıdır. Bu kahve akımının doğuşu 1900’lü yılların başına dayanır. bu dönemde yalnızca kısa mesafeli bölgelerde satışları gerçekleşen ve henüz dünya genelinde ticaret hacmi büyümeyen kahve, vakumlu paketlerin bulunmasıyla uzun süre saklanabilir bir yapıya bürünmüştür. Ardından üretilen suyun içinde çözünebilir kahveler ise bu akımın öncüsü olmuştur. Günümüzde dahi büyümeye devam eden hazır kahve sektörü, üretim şartları ve kullanılan kahveye uygulanan işlemler nedeniyle sevenlerini düşündürüyor.
Bu akımın öncülüğünü kahveyi ilk kez vakumlu pakete koyarak uzun ömürlü hale getiren R. W. Hills ve Austin üstlenmiştir.
Hazır Kahve Nedir, Nasıl Üretilir?
Kahve doğal yapısı itibariyle suda çözünebilen bir madde değildir. Herhangi bir demleme ekipmanı ve yöntemi ile hazırlamak gerekir. Bunun için Türk kahvesi, filtre kahve, espresso gibi tarih boyunca pek çok yöntem geliştirilmiştir. Hazır kahve ise çeşitli kimyasal işlemler sonucu sıcak suyun içinde çözünebilir bir forma kavuşmuştur. Kahvenin doğasına tamamen aykırı bir ürünün ortaya konulduğu bu yöntem, çok pratik görünse de sayısız sorunu beraberinde getirmektedir.
Bu sorunların başında hazır kahvenin insan sağlığına zararları yer alır. Üretim aşamasında tamamen yakılan kahvenin akrilamid seviyesi yükselir ve kanserojen maddeler açığa çıkar. Bunun yanı sıra kahve aromasını tamamen kaybeder ve acı bir aromaya sahip olur. Bu işlem sırasında kullanılan çekirdekler ise doğal yapısı itibariyle de kalitesizdir. Yaygın kullanılan, iri tanecikli, gold ismi verilen hazır kahveler üç yıl bekleyen ve bayatlayan çekirdeklerden üretilir. İnce taneli hazır kahveler ise beş yıllık, bozulmaya yüz tutmuş kahve çekirdekleriyle yapılır.
Hazır Kahve Nasıl Elde Edilir?
Hazır kahve üretim yöntemlerinin hepsinin temelinde kahve çekirdeğindeki suyu atmak bulunuyor. Bu amaçla geliştirilen başlıca iki yöntem vardır, freeze drying (dondurarak kurutma) ve spray drying (spreyleyerek kurutma)
-
Dondurarak Kurutma (Freeze Drying):
İlk olarak kahve çekirdekleri kavruluyor ve bir süre bekletiliyor. Ardından -40 derecede donduruluyor ve buharlaşma ile içindeki suyu atması sağlanıyor. Son olarak buz kristallerinden ayrılarak hazır kahve elde edililiyor. -
Spreyleyerek Kurutma (Spray Drying):
Büyük varillerin içerisine koyulan kahve, yüksek ısıda yakılıyor ve suyunun buharlaşması sağlanıyor. Varil yüzeylerinde kalan tortu ise toplanıyor. Bu tortu, hazır kahveyi oluşturuyor.
1. Nesil Kahveciliğin Avantajları Nelerdir?
Bu kahve akımının en büyük avantajı, üretilen kahvenin uzun süre muhafaza edilebilmesi ve suyun içinde çözünebilmesi sayesinde oldukça pratik bir yapıya sahip olmasıdır. Bunun dışında aroma veya sağlık açısından herhangi bir olumlu yönü yoktur.
1. Nesil Kahveciliğin Dezavantajları Nelerdir?
Birinci nesil kahve akımında üretilen hazır ve çözünebilir kahveler, bu forma yanma işlemi sonucunda kavuştukları için akrilamid isimli madde miktarı artar ve bu yönden sağlığa oldukça zararlıdır. Ayrıca bu işlem sonucu kanserojen maddeler de açığa çıkmaktadır.
2. NESİL KAHVECİLİK NEDİR
Bir döneme damgasına vuran ve günümüzde de popülerliğinden hiçbir şey kaybetmeyen ikinci nesil kahvecilik kavramıyla ilk kez karşılaşıyorsanız, aslında ne kadar iyi bildiğinize şahit olacaksınız.
İkinci nesil kahvecilik, 1960 yıllarında ortaya çıkmıştır ve meşhur kahve zincirleri bu akımın öncülüğünü oluşturur. Diğer kahve nesilleriyle karşılaştırdığımızda tamamen yapay ve sağlıksız bir kahve yer almaz fakat kahveyle ilgili detaylı bir bilgi de yoktur, nitelikten bahsedilemez. 1. ve 3. nesil arasındaki geçiş evresi olarak kabul edebiliriz. Kahve aromasından çok ortamın ve muhabbetin ön planda olduğu akımdır.
2. Nesil Kahveciliğin Avantajları Nelerdir?
İkinci nesil kahve akımının en büyük artılarından bir tanesi kullanılan kahvenin doğal olmasıdır. Kullanılan kahve çekirdekleri herhangi bir kimyasal işlem görmez ve katkı maddesi yer almaz. Bunun yanı sıra kahve dükkanından hazır ve demlenmiş bir biçimde satın alındığı için zaman kazanmak isteyenler tarafından tercih edilebilir bir kahve akımıdır. Buna bağlı olarak çeşitli olumsuz yönleri de bulunur.
2. Nesil Kahveciliğin Dezavantajları Nelerdir?
İkinci nesil kahve akımının olumsuz yönlerini aroma ve maliyet olarak ikiye ayırabiliriz. Aroma açısından baktığımızda bu akımın kahveleri ne yazık ki oldukça yetersiz. Üretim maliyetini düşürmek için en ucuz çekirdeği kullanan üreticiler, çekirdek defosunun hissedilmemesi için yakarcasına kavuruyorlar. Gerçek bir kahvesever için kesinlikle kabul edilebilir bir durum değildir bu.
Bu akıma uygun bir kahve dükkanından satın alınan ürünün sizin için masrafını düşündüğünüzde ise kesinlikle değmeyeceğini fark edeceksiniz. Aslında bu derece düşük kaliteli bir kahve için üzerindeki etiketin fazla olduğu da bir sır değil. Temelde bu ücret kahveden ziyade mekanın getirisi olan çalışma ve sohbet ortamı için ödeniyor.
3. NESİL KAHVECİLİK NEDİR?
3. nesil kahve akımı, insanların kahve merakının artması ve nitelikli kahveye ulaşma çabasının bir sonucu olarak ortaya çıkmış kahve neslidir. Kişinin, kendisine sunulan kahvenin yetiştiği çiftlikten, kavrulma ve dinlenme ölçülerine kadar aroma ve üretim temelli tüm aşamalarda bilgi sahibi olması amaçlanmıştır.Bu kavrama ilk kez Trish Rothgeb 2002 senesinde kullanmıştır ve popülaritesini bu tarihte artırmaya başlamıştır. Usta bir kavurucu olan Trish, 1970’lerde kahve sektörünün gündeminde yer almaya başlayan “nitelik” kavramını bambaşka bir boyuta taşımış ve akımın öncülerinden biri olmuştur.
3. Nesil Kahveyle İlgili Bilinmesi Gerekenler
Kahve nesilleri arasında gerçek bir kahvesever için en uygun akım olan üçüncü nesil kahveciliğin müdavimi olmakta kararlıysanız, bilmeniz ve kendi zevkinize göre belirlemeniz gereken önemli noktalar bulunuyor.
İlk olarak kahvenin aromasını etkileyen bazı etmenleri bilmeli ve size hitap eden özellikleri seçmelisiniz. Öncelikle kahve çekirdeğinin doğal aromatik yapısını inceleyebilirsiniz. Her kahve çekirdeğinin kendine ait bir tadım notası bulunur. Bu tadım değerlerinin ortaya çıkmasında kavrum ve diğer işlemlerin de büyük payı olsa da bir çekirdeğin aroması genel hatlarıyla belirli bir segment içerisindedir. Meyvemsi, çiçeksi, kakao ve çikolata ağırlıklı olmak üzere başlıca aromatik yönelimler bulunur. Meyvemsi ve çiçeksi kahveler genellikle ekşiyken çikolata, fındık, odun gibi tatların hissedildiği kahveler düşük asiditeli olmaya daha yatkındır.
Bir başka önemli ölçü ise kavrum koyuluğudur. Kahvenin kavrum ölçüsü ve koyuluğu da aromasını doğrudan etkilemektedir. Koyu kavrulan kahveler daha düşük asiditeli ve yüksek gövde değerine sahip olurlar. Çikolata ağırlıklı kahveler için koyu kavrum daha iyi sonuç vermektedir.
Çiçeksi ve meyve ağırlıklı aromaya sahip kahveler ise açık kavrumda daha iyi sonuç verir. Asiditesi yüksek olur ve daha akışkan bir yapıya sahiptir. Bu tadım değerlerine uygun olarak kendi kahve zevkinizi belirleyebilir ve size uygun çekirdeği satın alabilirsiniz.
3. Nesil Kahveciliğin Avantajları Nelerdir?
Üçüncü dalga kahve akımının en büyük artısı, tanımında da bahsettiğimiz gibi nitelik ve lezzet yönünden ön plana çıkmasıdır. Kahve, müşteriye en taze ve en uygun profilde sunulur. Üçüncü nesil kahveciliğin en büyük avantajı budur. Gerçek kahveseverler için en uygun kahve akımıdır. Ayrıca kendi damak tadınız için ideal kahve çekirdeğini ve demleme yöntemini belirlemeniz durumunda evde kendi imkanlarınızla da kahvenizi demleyebilir ve dilediğiniz zaman bu keyfi yeniden yaşayabilirsiniz.
Bunun yanı sıra 3. nesil kahve dalgasında kullanılan kahve çekirdekleri, kavrum sırasında yakılmadığı için ve hiçbir katkı maddesi içermediği için sağlıklıdır. Kahve ve kafeine karşı özel bir alerjisi bulunmayan kişiler için hiçbir yan etkiye sahip değildir.
3.Nesil Kahveciliğin Dezavantajları Nelerdir?
Bu kadar uğraş ve çabayla hazırlanan nitelikli kahveyi elde etmek beraberinde çeşitli sorunları da getiriyor elbette. Bunun en başında maliyet geliyor. Üçüncü nesil kahve standartlarında sunulan veya paketlenen kahve, diğer akımlara göre daha maliyetlidir. Bunun sebebi işçiliğin artması ve çekirdeğe uygun standartların belirlenmesi nedeniyle üretim sürecinin daha zahmetli olmasıdır.
İLERİDE HANGİ KAHVE NESİLLERİYLE KARŞILAŞABİLİRİZ?
Kahve, çok uzun yıllardır tarihimizin bir parçası olmasına rağmen yalnızca üç adet öncü akıma sahip bir kültürdür. Dünya üzerinde petrolden sonra en çok ticareti yapılan ikinci meta olduğunu düşündüğümüzde bu sayının fazlasıyla az olduğu fikri oluşmuyor değil. Bunun en büyük sebebi, bu akımın bulunduğu dönemde değil yıllar sonra isimlendiriliyor olmasıdır. Belki de bundan seneler sonra kahve kültürüne dair araştırma yapan bilirkişiler, şu anda bulunduğumuz dönemi farklı bir kahve akımı olarak niteleyecekler. Veya günümüze kadar ilerleyen süreci üçe değil çok daha fazla bölüme ayırmayı tercih edecekler.
Bu nedenlerden ötürü bir dönemi tek bir kahve akımının etkisinde incelemek çok da mümkün değildir. Her dönemde farklı kahve nesilleri yer alır ve herhangi birinin tamamen ortadan kalkması çok zor ve kritik bir süreçtir.
Kahvenin icadından itibaren günümüze ulaşan serüvenini düşündüğümüzde ise bundan sonraki adımın ne olacağı konusunda da çeşitli fikirler ortaya atılmıştır. Bizler için kahve kültürünün ulaştığı son nokta olan üçüncü nesil kahvecilikte kahveseverin tükettiği çekirdeğe dair her türlü detayı bildiğini göz önüne aldığımızda, bundan sonra kişinin kendi kahvesini kendisinin yetiştireceği bir akımın doğuşuna şahitlik edebiliriz. Günümüz şartlarında bu mümkün gözükmese de, teknolojinin gelişimiyle birlikte üretimin kolaylaşacağını varsayarsak kesinlikle hayal değil.